Tüm dünyada “Türk Kılıcı” olarak bilinen Yatağanlar, keskinliği ve sağlamlığı kadar göz alıcı bir sanat eseri olarak da adından söz ettirir. Yatağanlar kılıcın görevini yapmakla birlikte ondan form, yapı ve ölçüler yönünden farklılıklar gösterir. Kemik, boynuz, gümüş veya fildişinden yapılan kabzanın baş kısmı iki geniş kulak şeklinde sağa ve sola ayrılır. Bunlar yatağanın hamle sırasında elden çıkmasını önlediği gibi sahibini düşmana karşı daha avantajlı kılar. Bir “Y” harfi meydana getiren kabza, enli ve kalın bir metal bilezik altında namlu ile birleşir. Kabza zırhlı altın tombaklı bakırdan yapılıp mercan, zümrüt ve yakut gibi kıymetli taşlarla bezendiği gibi tamamen gümüşten yapılan kabzaların da değerli taşlarla süslendiği görülür.
Aynı süslemelere kılıcın kınında da rastlanır. 60-80 cm uzunluğunda içe doğru kıvrık uç kısmı hariç 3-4 cm'den oluşan yatağanın sırtı kalın ve demir; ön kısmı ise ince çelik ancak keskin ve dayanıklıdır. Özenle su verilerek çeliğe dönüştürülen Yatağanı diğer kılıçlardan ayıran en önemli özellik budur. Daha çok yeniçeriler ve zeybeklerin kullandığı yatağanlar, kılıçtan daha küçük ve hafif olduğundan belde taşınması daha kolay bir silahtır. Yatağanın ağzının çok keskin olmasından dolayı kullanmada da belirli kurallar getirilmiştir. Eğer yiğit, karşısında muharebe ettiği kişi zayıf ise yatağanın ağzı ile değil de sırtı ile müdahale eder.
16. yüzyılın ortalarından itibaren yapımına başlanan ve 19. Yüzyılın sonlarına kadar kullanılan bu kılıçları, Yeniçerilerin bellerine bağladıkları, meşinden yapılan silahlığın içine yanlamasına yatık olarak koydukları ve öyle taşıdıkları için “yatağan” adı verildiği söylense de; “yatağan” isminin tarihte bu kılıçların yapıldığı yer olan Denizli'nin Yatağan beldesinden aldığı daha güçlü bir rivayettir. Bir iskan yeri olarak Yatağan ismi ise, Selçuklu komutanlarından olduğu rivayet edilen, Yatağan Baba namıyla maruf Osman Bey'in lakabıdır. Yatağan'ı fethettikten sonra buraya yerleşen ve demircilikle uğraşan Osman Bey, yörede Yatağan Baba adıyla nam salmış ve öldükten sonra da (1274) buraya defnedilmiştir. Yatağan Baba sadece adını vermekle kalmamış, kasabada üretilen ve tüm dünyaya nam salan kılıçların da isim babası olmuştur.